CEZA HUKUKU-CEZA AVUKATI
CEZA DAVASI SÜRECİ VE CEZA AVUKATI
Ceza mahkemelerinde dava
açma yetkisi Cumhuriyet savcılarına tanınmıştır. Bireylerin herhangi bir suçtan
dolayı mağduriyet içerisinde olmaları halinde Cumhuriyet savcısına şikâyette
bulunmaları gerekmektedir. Şikâyetin akabinde savcı gerekli araştırmayı,
incelemeyi yapacak ve gerek görürse kamu adına ceza davası(kovuşturma aşaması)
açacaktır. Savcı da bu kovuşturmanın kamu adına tarafıdır.
Bu hususta vatandaşların
sıklıkla yaptığı hatalar arasında konusu suç olmayan hukuk mahkemelerinin görev
alanına giren(alacak, temerrüt, boşanma vs.) anlaşmazlıkların varlığı halinde
savcılığa müracaat etmelerini örnek olarak gösterebiliriz. Hukuk davalarına
konu oluşturan durumlar usul gereği savcılığa şikayet edilemeyecektir. Bir
başka husus ise suç duyurusu ile şikayetin yaygın olarak aynı anlamda
kullanılması ile alakalıdır. Şikâyet bizzat mağdur tarafından yapılırken; suç
duyurusu(ihbar) suçun bizzat muhatabı olmayan şahıslar tarafından da yetkili
makamlara bildirilebilir.
Türk Ceza Kanunu(TCK) ve
Ceza Muhakemesi Kanunu(CMK) tarafından öngörülmüş düzenlemeler ışığında ceza
yargılaması sürecini, soruşturma ve kovuşturma olarak iki temel aşamada ele
alabiliriz. Ancak öncelikli olarak soruşturma aşamasının esas unsuru olan
şikayet bahsini ele alalım;
Ceza
Hukukunda Şikayet Sistemi Nasıl İşlemektedir?
TCK’da suçlar kural
olarak yetkili birimlerce re ‘sen kovuşturulur. Bunun manası da şudur ki;
mağdur şikayetçi olmasa dahi suçu işleyen kişi kamu adına cezalandırılır. Ancak
bazı hafif suçların kamu tarafından cezalandırılması, kanunda düzenlendiği
üzere mağdurun şikayetine bağlanmıştır. Şikayetin yapılmasına yönelik kanunda
herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir. Ancak
yazılı şekilde sunulmasında fayda vardır. Şikayet; Cumhuriyet Savcılığı’na veya
yetkili kolluk makamlarına başvurmak suretiyle müşteki sıfatıyla maruz kalınan
suçun ve –biliniyorsa- faillerin cezalandırılmasına yönelik taleplerin
sunulması işlemidir. Söz konusu şikayette suçun işlendiği yer (olay mahalli),
-biliniyorsa- failin kimlik, adres ve iletişim bilgileri, şikayetçinin şahsına
ait adres ve iletişim bilgileri, olayın görgü tanıklarına ait adres ve iletişim
bilgileri, deliller, iz ve emareler ayrıntılı bir biçimde belirtilmelidir.
Mağdur şahıs savcılığa yahut kolluk makamlarına başvurmaz ise, 6 aylık hak
düşürücü süre sonucunda müşteki olabilme sıfatını kaybedecek, şikayette bulunma
hakkı sona erecektir. Bu süre mağdurun, fiili veya faili öğrendiği tarihten
itibaren işlemeye başlayacaktır.
Ceza
Soruşturması Aşaması
Şikayet bahsinin ardından
yetkili Cumhuriyet savcısı, suça ilişkin delillerin bulunması, tespit edilen
delillerin koruma altına alınması ve yeterli delil bulunduğu takdirde somut
olayın mahkeme huzuruna çıkarılmasını sağlar. Bu aşamada hakim olaya müdahil
olmayacak; soruşturma Cumhuriyet savcısı eliyle yürütülecektir. CMK 160. madde
gereğince Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği
izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup
olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın
yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin
lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve
şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür. Görüldüğü üzere kanun hükmünde
Cumhuriyet savcısının ‘iddia etme’ göreviyle birlikte salt müştekinin değil;
şüphelinin lehine de deliller toplamakla ve şüphelin de haklarını korumakla
yükümlü âdil bir makam olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen hemen her
soruşturmada kullanılan ifade alma yönteminden bahsetmek gerekirse; ifade alma
suç konusu fiil hakkında bilgi edinme amacıyla yapılır. İfade almak suretiyle
elde edilen bilginin iki fonksiyonu bulunmaktadır. Öncelikle ifade alma,
soruşturma makamlarının maddi gerçekliğe ulaşmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca
bu işlem, şüpheli açısından bir savunma aracı niteliğindedir.
CMK 168. madde gereği
şüphelinin ifadesi özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte
kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma
vs. bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamayacaktır. Cumhuriyet savcılarının
ve savcıların talimatları doğrultusunda kolluk makamlarının sorgu yaparken
birtakım kurallara uymaları gerekmektedir. Salt şüphelinin ağzından ikrar
beyanını duyabilmek saikiyle bazı yöntemlerin kullanılmasında yasaklama
getirildiği kanunda belirtilmiştir. Bu yasaklamalara örnek verecek olursak;
şüpheliye kanuna aykırı bir yarar vaat edilemeyecektir. Ayrıca, yasak usullerle
elde edilen ifadeler, rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda
şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Şüphelinin
aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya
çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilecektir.
Savcı soruşturma sonunda suçun işlendiğine
ilişkin yeterli şüpheye ulaşırsa bir iddianame düzenleyerek bunu mahkemeye
sunar. Soruşturma evresi, kanuna göre yetkili merciler tarafından suç
şüphesinin öğrenilmesinden, iddianamenin kabulüne kadar geçen evre olduğundan
savcılık tarafından hazırlanan iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte
soruşturma evresi sonlanacak, kovuşturma evresine geçilecektir. Hâkimin,
kendisine sunulan iddianame ile ilgili olarak 15 gün içinde iddianamenin
iadesine veya kabulüne karar vermesi gerekmektedir. Bu süre herhangi bir karar
verilmeden geçirilirse, kural olarak iddianame kabul edilmiş sayılacaktır.
Kovuşturma
Aşaması ( Ceza Davası )
Kovuşturma
evresi doktrinde; duruşma hazırlığı, duruşma evresi ve hüküm verilmesi
evrelerine ayrılmaktadır. Duruşma hazırlığı aşamasında Cumhuriyet Başsavcılığı,
iddianameyi düzenleyerek ceza mahkemesine gönderir. İddianamenin iadesini
gerektiren bir durumun bulunmadığı hallerde ceza mahkemesi hâkimi duruşma hazırlık
tutanağı (tensip tutanağı) düzenler. (CMK md. 175/2) Bu andan itibaren şüpheli
sanık sıfatına haiz olacaktır. Akabinde duruşma günü belirlenir ve taraflara
çağrı kâğıdı gönderilir. Duruşma evresinde ise duruşmaya iddianamenin kabulü
kararının okunması suretiyle başlanır. (CMK md. 191/1) Esasında bu evrenin
amacı, duruşmaların yapılması ve toplanan delillerin değerlendirilmesi
sonucunda mahkemede sanığa isnat edilen suçun kusurlu bir biçimde işlenip
işlenmediğine dair mahkeme huzurunda bir kanaat oluşmasını sağlamaktır.
Ceza
Davasında Karar ( Hüküm Aşaması)
Soruşturma aşamasında
hukuka uygun yollarla elde edilen deliller ve kovuşturma aşamasında yapılan
duruşmalar, incelemeler ışığında hâkim; kanunlara, örf-adetlere, şahsî
vicdanına ve hakkaniyete uygun olarak hüküm verecektir. Bu aşamada sanık ile
sanığa atfedilen fiiller arasında illiyet bağının kurulup kurulmaması, davanın
gidişatına direkt etki eden bir durumdur. Ayrıca yapılan yargılama faaliyeti
sonucunda hâkimin aklında herhangi bir şekilde soru işareti kalmış ise,
şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanığın beraatına hükmedilmesi
gerekmektedir.
Normlar hiyerarşisinin en
üst basamağı olan Anayasanın 141. maddesinde bütün mahkemelerin verdikleri her
türlü kararlarının gerekçeli olması gerektiği belirtilmektedir. Bunun haricinde
gerekçesiz verilen kararlarda sanığın söz konusu karara itiraz hakkı saklıdır.
Ceza
Kararına İtiraz Süreci
Mahkeme kararına karşı
itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hallerde ilgililerin kararı öğrendiği günden
itibaren 7 gün içinde kararı veren mahkemeye verilecek bir dilekçe veya zabıt
kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılabilir. Kanunda yazılı olan
hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir.
Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra avukat dinlenir. İtiraz
yerinde görülürse eğer, mahkeme aynı zamanda itirazın konusu olan sorun
hakkında da karar verecektir.
Ceza
Kararında Temyiz Süreci (Yargıtay)
Temyiz talebi, hükmün
açıklanmasından itibaren 7 gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe
verilmesi veya zabıt katibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılabilir.
Söz konusu beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkimin onayına sunulur. Hüküm,
temyiz yoluna başvurma hakkı olanların hazır bulunmadığı anda açıklanmışsa,
süre tebliğ tarihinden başlayacaktır.
Yasal süresi içinde
yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller. Usul olarak temyiz
talebinde bulunan taraf, hükmün hangi nedenden dolayı bozulmasını istediğini
temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Eğer ki temyize tabi kararlarda karar
aleyhine temyiz yoluna başvurulmamışsa veya temyiz incelemesi sonucu karar
onaylanmışsa, mahkeme kalemi ilgili kararın üzerine “kesinleşme şerhi” denilen
bir not düşer. Bu şerh kararın kesinleştiğini bildirir.
Ceza
Avukatı
Nasıl ki tıp
literatüründe erken teşhis hayat kurtarır şeklinde bir slogan varsa bu durumu
Ceza Hukuku alanına da yansıtabilmek mümkündür. Bireylerin isnat edildikleri
suçun soruşturma, kovuşturma ve temyiz aşamalarında mutlaka Ceza Hukuku
alanında uzman bir avukata başvurmaları yararlı olacaktır. Burada avukatların
yaygın olarak kullandığı ‘uzman ceza avukatı’ ibaresinin yanlış lanse
edildiği kanaatindeyiz. Zira iyi bir avukatın sadece Ceza Hukuku alanında değil
her alanda yeterli uzmanlık ve birikime sahip olması gerekir. Ceza
yargılamalarında salt Ceza Hukukunun geçerli olduğunu söylemek doğru olmaz. Bu
konuda Anayasal hükümlere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, 2559 sayılı Polis
Vazife ve Salahiyet Kanununa ve Ceza Usul Hukukuna hâkim olan ve olaylara geniş
bir perspektiften bakabilen avukatlara başvurulmasında fayda vardır.
Özellikle şikayet
aşamasında eksiksiz bir şikayet dilekçesi hazırlanması bu hususta hayatî bir
önem taşımaktadır. Şikayet dilekçesinde var olabilecek eksikliklerden dolayı
savcılık takipsizlik kararı verebilmekte ve müştekiler bu durumlarda büyük hak
kayıplarına uğrayabilmektedir. İki taraftan olayı yorumlamak gerekirse;
kovuşturma aşamasına geçilmiş durumlarda ise sanık hakkında beraat veya suçun
varlığı maddî olarak ortada ise en alt sınırdan ceza alması bir avukatın
yardımıyla gerçekleşebilecektir.
Velhasıl insanların
doğrudan özel yaşamlarına ve şahsi haklarına müdahaleler Ceza Hukukunun konusunu
teşkil etmektedir. Örnek vermek gerekirse kasten öldürme suçunun bir alacak
davasından daha önemli sonuçlar doğurabileceği aşikardır. Bu nedenle bu tür
davalar riske edilmemesi gereken ve ceza avukatı ile takip edilebilecek
davalardır.
ANKA HUKUK BÜROSU
Av.
Hakan SARI